İcra ve İflas Hukuku konusunu; özel hukuk ilişkilerinden doğan para ve teminat alacaklarının, borçlu tarafından ödenmemesi durumunda, alacaklının talebi üzerine, kanunda belirlenmiş sınırlar çerçevesinde, kamu otoritesi ve kuvveti yardımı ile nasıl karşılanacağından almaktadır. Borcun karşılanması ancak, borçlunun taşınır ve taşınmaz mallar ile 3. Şahıslardaki hak ve alacakları üzerinden yapılabilmektedir.
Ülkemizde, borcun tahsili ve ödenmesine ilişkin tüm usul ve esaslar, icra ve iflas kanunu ile düzenlenmiş olup; kanun gereğince alacağın tahsili için, icra ve iflas daireleri ile birlikte, İcra Mahkemeleri görevlendirilmiştir. İhtiyaç duyulması halinde başta polis olmak üzere, tüm kolluk kuvvetleri de İcra Müdürü’nün talebi üzerine cebri icrada görevlendirilebilirler.
İcra ve iflas hukuku içerisinde yer alan icra davalarında ‘’ Alacak’’ sadece maddi değerlerle anılan mal veya para değildir. Boşanma sonucu velayeti verilmiş çocuklar da icra davalarında alacak olarak değerlendirilmektedir. İcra takibine bahse konu olan alacak para veya alacaklıya verilen bir teminatsa, mahkeme kararı bile olmadan takip başlatılabilir. Takibin yersiz olduğunu ve borcu olmadığını iddia eden borçlunun itirazı sonucu takip durdurulabilir. Bu durumda alacaklı borcu ispat etmek için farklı yollarla yapacağı başvurularla alacağını ispat edebilirse, takibin devam etmesini sağlayabilir.
İcra ve iflas hukuku ilamlı veya ilamsız olarak icra takibine olanak vermişken, Yargıtay tarafından yapılan içtihat değişiklikleri sonucunda, alacaklı mahkemeden alınmış bir ilama sahipse, ilamsız icra takibi yapma imkân ortadan kalkıyor. İlamsız icra takipleri düşük miktarlarda alacakların söz konusu olduğu durumlar için geçerli bir takip yöntemidir.